Hava çok soğuk. Sadece öğlenleri üşümekten kurtuluyorum. Ayrıca odalarda internetin çekmemesi akşamları ayrıca çekilmez yapıyor. Dün gece yemekten sonra Sirte’ye indik. Terk edilmiş gibi görünen bir parkta oturduk. Harikaydı diyemeyeceğim ama değişiklik olmuş oldu. Şantiyedeki aileler ve ekiptekilerle beraber güzel vakit geçiriyoruz. Gülmek çok güzel. Bakalım ilerleyen günlerde de gülebilecek miyiz? Bugünden itibaren sıkı bir tempoya girmemiz gerekiyor. Çok içimden geldiğini söyleyemeyeceğim. C’est la vie, n’est-ce pas?
…
Şu an odamdayım. Valiz hazırlarken aklım beş karış havada, hülyalar içinde olduğumdan havlu getirmeyi unutmuşum. Bugün havlu aldılar bana. İsteği bitmeyen denetçi modundaydım. Sanki havluyu unutmak benim kabahatim değilmiş gibi bir de yarım saatte bir havlu sorup durdum millete. Nihayet öğlene doğru Mısırlı bir çocuk içinde civciv sarısı, bebek mavisi yunus desenli havluyu elinde sallayarak denetim odasına girdi.
Biraz önce sıcacık bir duş aldım ve yatağa kuruldum. Şanslıyım ki bugün odadan internet çekiyor. Akşam yemekten sonra yan eve çay içmeye gittik. Sanki Türkiye’den geleli yıllar olmuş gibi özlemişiz Türk çayını. Keyifli bir muhabbet eşliğinde çaylarımızı içtik, güldük eğlendik. Ev sahipleri çok güzel ağırladı bizi. Benim havlusuz kalmam ve dolayısıyla duş alamamış olmam iyi eğlence konusu oldu. Her zamanki gibi geyikler benim üzerime dönmeye başladı. Her ortamda üzerime oynanmasının nedenini anlamış değilim. Ama olsun ben de çok eğleniyorum.
Şaka maka evimi ve balkonumu özledim. Nedense o balkonda kendimi çok huzurlu hissediyorum. Herkese de öve öve bitiremiyorum. O kadar da abartılacak bir manzarası yok ama olsun. Orası benim canım balkonum. Şehre ve denize karşı içtiğim kahve ya da çay her şeyden güzel benim için.
İşlere tam olarak başlayamadık bugün. Bizi çok yoğun günlerin beklediğini hissediyorum. Konuşulacak ve incelenecek çok konu var. Hele de haftaya ilk defa yapacağım bilgi teknolojileri denetimini düşünürsek benim bu haftanın sonuna kadar çooooooook çalışmam gerek.
Yaptığım işi arada sırada sorgulamaya devam ediyorum. Cesaretim yok işte bir şeyleri kökten değiştirmek için. Hep bir engel buluyorum kendime. Ne yardan ne serden diyorum. Giderek daha tahammülsüz ve tatminsiz olduğumu görüyorum. Kendim daha çok gözüme batmaya başlıyor. Bir anda umutla parlayıp aynı hızla yıkılıyorum ve kendi kendime yarattığım zindanıma geri dönüyorum. Aceleci olduğum için içimi kemiriyorum.
Hadi telkin edelim beni..
Herşey çok güzel olacak.
Bu umudu korumalıyım, hayatta elimde kalan tek şey bu umut çünkü. Herşeyin çok güzel olacağı umudu.
There’s gotta be more to life..